Bu Web Sitesi Nereye Gidiyor, Kim Biliyor? (Mehmet Hariç)

Öncelikle buradan Mehmet’e büyük bir selam çakalım. Kendisi iki yıldır bu web sitesini bize ZORLA yapıyor. Yani yanlış anlaşılmasın, biz Mehmet’i asla zorlamıyoruz. Tam tersine, o bizi zorluyor!

“Arkadaşlar, size web sitesi yapıyorum.” dedi. Biz de “Yapma Mehmet, gerek yok.” dedik.
“Ama yapacağım!” dedi.
“Bak gerçekten istemiyoruz, uğraşma boşuna.” dedik.
“Olmaz! Bu site olacak!” dedi ve bizi de içine sürükledi.

Mehmet’i seviyorum. Gerçekten. O bir zaman Allah’tı. Ama kendi rızasıyla Allahlığını bıraktı. Web sitesi yapmaya karar verince, sanırım ilahi yetkilerini de bir kenara bıraktı. Belki de bizden gizli, kendi içinde “Ben ne yapıyorum?” diye düşünüyor. Ama iş işten geçti Mehmet, bu site artık var.

Gelelim teknik konulara. Şimdi, bu web sitesinde bir fotoğraf koyma yeri var. Çok güzel. Çalışıyor mu? Evet. Ama düzgün mü çalışıyor? Hayır.

Fotoğraf ekliyorsun, bakıyorsun üstler gitmiş. Yani bir düşün, özenle dik çektiğin bir fotoğraf siteye eklenince bir anda türkçe slaytına dönüyor. Yani Mehmet’in bu kısmı bir daha gözden geçirmesi lazım.

PDF koyma olayı da tam bir dram. Koyamıyorsun. Yani PDF’in var mı? Varsa, kendi arşivinde sakla, burada koyacak yer yok.

Şimdi düşündük taşındık, PDF’leri nereye koyacağız? Blog yazısına koymak mantıklı değil çünkü adam blogu okurken bir anda önüne devasa bir PDF çıkıyor, “Oku bakalım” diye.
Bunun yerine, bir Arşiv bölümü olabilir.
Belki adı Dergi ve Bülten olur, belki Kütüphane olur. Belki de Mehmet’in Şaheserleri koyarız adını, ne fark eder? Önemli olan şu:

PDF’ler bir yere gidecek. Ve biz de onları orada bulacağız.

Sonuç olarak, bu web sitesi gerçekten nereye gidiyor, bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var: Güzel bir şey olacak. Mehmet’e teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyoruz. O bize zorla site yapmaya devam ettiği sürece, biz de burada olup onu desteklemeye devam edeceğiz.